sayfa içeriği
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri hukuku ile ilgili konularda bilgi sunumu
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri Hukuku ile ilgili hususlarda bilgi sunumu
BÖLÜMLER

TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNDE SURİYE BOYUTU, Zafer SAĞLAM,Tank Üsteğmen

TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNDE SURİYE BOYUTU, Zafer SAĞLAM,Tank Üsteğmen

TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNDE SURİYE BOYUTU 

Yazan: Zafer SAĞLAM,Tank Üsteğmen, K. HARP AKADEMİSİ 2’inci Snf. Öğc. (Yazının yayımlandığı yer: SAREN-Stratejik Araştırmalar Dergisi, Haziran 2006 Yıl 2  Sayı 3 , sayfa: 122-134) 

Özet:

Türkiye-Suriye ilişkilerini sınırlayan en önemli husus meselenin ABD boyutudur. ABD, teröre destek verdiği, Lübnan'ın iç işlerine karıştığı ve kitle imha silahı temin etmek istediği iddiasıyla Suriye'yi uluslararası izolasyon uygulanmasını istemektedir. Türkiye ve Suriye'nin işbirliğine doğru gidiyor olması, ABD'nin Orta Doğu'da yürütmek istediği politikasıyla çelişkili bir hal almaya başlamıştır. Türkiye, Suriye için ikna ve müzakereye dayalı bir yaklaşımın haklılığını savunurken; ABD, rejimin veya liderin değiştirilmesi, uluslararası izolasyon ve askeri müdahale seçeneklerini gündemde tutmaktadır.

 

Giriş

Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte devletlerin tehdit algılamaları değişmiş, ideolojik kamplaşmalar ortadan kalkmıştır. Atlantik Đttifakfnda oluşan görüş ayrılıklarına benzer  şekilde Türkiye-ABD arasında da çeşitli konularda anlaşmazlıklar yaşanmıştır. Türkiye'nin özellikle ABD ile ihtilafa düştüğü bölgesel konularda kendi menfaatlerine uygun hareket ettiği görülmüştür. Bunun en somut örneği ise, 2003 yılındaki tezkere krizinde yaşanmıştır.

İlk bakışta önemsiz bir Orta Doğu ülkesi görüntüsü veren Suriye, süper güç mücadelesinde önemli bir oyuncu olmuştur. Soğuk Savaş boyunca Sovyetler Birliği'nin himayesini ve desteğini sağlayan Suriye, bu sayede milli gücüyle kıyaslanmayacak bir etkinliğe kavuşmuştur. Ancak 1985 yılında Gorbaçov ile birlikte Sovyet Dış politikasında yaşanan değişimin, güç yerine diplomasiyi ön plana çıkarması ve  Đsrail'in tanınması Suriye'ye büyük darbe indirmiştir. Sovyetlerden eskisi gibi yardım ve destek alamamaya başlayan Suriye yöneticileri, bu nedenle Batıyla olan münasebetlerini yeniden düzenlemek zorunda kalmışlardır. 

Suriye'de 2000 yılında gerçekleşen iktidar değişikliği, Türkiye-Suriye ilişkilerinde yeni bir dönemin başlangıç noktasını oluşturmuştur, iki ülke ilişkilerine hakim olan güvensizlik, bu tarihten itibaren yerini güven ve işbirliği ortamına bırakmaya başlamıştır. Özellikle Irak'ın toprak bütünlüğünün sağlanması, bu dönemde her iki ülkenin üzerinde anlaştığı konuların başında yer almıştır. Ancak Türkiye-Suriye ilişkilerini sınırlayan en önemli husus meselenin ABD boyutu olmaktadır. 

Bu makalenin amacı, Türkiye-Suriye ilişkilerinin etraflıca analiz edilmesinden ziyade ikili ilişkilerde bugün gelinen noktada meselenin ABD boyutunun ele alınması ve Amerikan politikalarının  Türkiye-Suriye ilişkilerine olan etkisinin tespit edilmesidir. 

ABD'nin Küresel Emperyalizmi ve Orta Doğu

ABD'nin Orta Doğu'ya olan ilgisi 1800'li yıllara dayanmaktadır. Ancak, Monroe Doktrini nedeniyle kendi kıtasında meşgul olan ABD'nin Orta Doğu ile olan münasebetleri İ inci Dünya Savaşı'ndan sonra yoğunlaşmaya başlamıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında; Avrasya kenar kuşağındaki ülkelerde meydana gelecek siyasî değişimlere kayıtsız kalamayacağının farkına varan ABD, kıyı ülkelerinin tek bir devletin egemenliği altına girmesinin engellenmesinin menfaati icabı olduğunu düşünmüştür. Bu nedenle, ikinci Dünya Savaşı sonrasında kazandığı siyasî, iktisadî ve askerî üstünlüğünü yapısal ve sistematik bir takım güvencelerle devam ettirmek isteyen Amerika; Dünya Ticaret Örgütü ve Bretten Wood's gibi kurumsal yapılarla liberal ekonomiyi yaymaya; IMF ve Dünya Bankasıyla da finansal kontrolü sağlamaya çalışmıştır. Askerî yeteneklerini de NATO şemsiyesi altında Avrasya'ya taşıyan ABD, bütün bu imkânlarına rağmen Soğuk Savaş boyunca Orta Doğu coğrafyasının tamamına nüfuz edememiştir. 

Tek kutuplu dünya sistemini ekonomik üstünlüğüne dayandırarak uzun süre devam ettiremeyeceğini anlayan ABD, milli menfaatlerini yerine getirmek için üstünlüğü tartışılmaz olan silahlı gücünü kullanmaya karar vermiştir. ABD'nin; Soğuk Savaş sonrası Orta Doğu'ya yönelik ilk politikası, bölgedeki enerji kaynakları üzerinde hegemonya kurulması temeline dayandırılmıştır. 

 

- Yazının devamı için tıklayınız. (SAREN-Stratejik Araştırmalar Dergisi, Haziran 2006 Yıl 2  Sayı 3 , sayfa: 122-134) 

Site Haritası
Site Yöneticisi


Orhan ÇELEN


TEL: 0 542 427 44 72
     

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi4
Bugün Toplam277
Toplam Ziyaret1443780
Saat
Hava Durumu
Sitemize destek verin
Resimli özlü sözler

Üyelik Girişi
HABER BAŞLIKLARI