sayfa içeriği
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri hukuku ile ilgili konularda bilgi sunumu
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri Hukuku ile ilgili hususlarda bilgi sunumu
BÖLÜMLER

PAUWELS/ BELÇİKA

PAUWELS/ BELÇİKA

(26 Mayıs 1988)

(Hukuken yargılama yetkisini yerine getirme görevi verilmiş askeri disiplin subayı)

 

OLAYLAR

I.     Davanın koşulları

9.    Bay Pauwels 1931 yılında doğmuş bir Belçika vatandaşıdır. Eskiden Federal Almanya’da konuşlandırılmış Belçika birliklerinde kıdemli yüzbaşı rütbesi (capitaine-commandant) ile görev yapmış eski bir muvazzaf subaydır. O ve ailesi şu anda Cologne ‘de yaşamaktadır ve Belçika makamları onun için suçlunun iadesi talebinde bulundular.

A.   Başvurucunun tutuklanması ve yargılama için hapiste tutulması

10.  2 Nisan 1982’de Cologne’de toplanan ‘A’ Yerel Askeri Mahkemenin Soruşturma Komisyonu başvurucunun tutuklanmasını emretti ve onu Ülke paralarını zimmetine geçirmekle suçladı. Komisyona 23 ve 24 Mart tarihlerinde Bay Pauwels’i sorgulayan bir kıdemli yardımcı auditeur militaire, Bay G.Van Even, başkanlık etti ve Komisyon, bu kararının suçlamanın ciddiyeti gözönüne alınarak alındığını ve başvurucu onları etkilemeden önce bazı tanıkların ifadelerine başvurma gereğini ifade etti.

Tutuklanmasından birkaç saat sonra başvurucu derhal salıverilmesi talebini içeren bir başvuru yaptı fakat 8 Nisanda, yine Bay Van Even’in başkanlık ettiği, Soruşturma Komisyonu söz konusu emri aynı gerekçelerle onayladı.

11.     Aynı gün, Bay Pauwels, serbest bırakılması için Askeri Mahkemeye ikinci bir başvuruda bulundu. 15 Nisanda, Askeri Mahkeme, bir başka yardımcı auditeur militaire bay Potemans’ın mütalaasını dinledikten sonra başvurunun kabul edilebilir ama dayanaktan yoksun olduğunu bildirdi. Askeri Mahkeme ön soruşturma sırasında Soruşturma Komisyonunun bu tip başvuruları incelemek ve tutuklamanın emredilmesinin gerekip gerekmediğini karar bağlamak inhisari yargılama yetkisine sahip olduğunun farkına vardı. Mahkeme ayrıca ilk tutuklama müzekkeresinin hukuka uygun olduğunu tespit etti.

Başvurucu derhal itiraz edilen kararı her noktadan onaylayarak 22 Nisanda başvuruyu reddeden Brüksel’de bulunan Askeri Mahkemelerin İstinaf Mahkemesine başvurdu.

23 Nisanda, Soruşturma Komisyonu, yine Bay Van Even’in başkanlığında, ikinci defa tutuklama emrini teyit etti.

30 Nisanda, başvurucu Askeri Mahkemelerin İstinaf Mahkemesinin kararına karşı Bozma Mahkemesine başvurdu. Başvurucu ‘işlendikleri esnada tespit edilen suçlardan dolayı, verilen kararın dayandığı esasları belirtmesi gereken bir hakim kararı olmaksızın hiç kimsenin tutuklanamayacağı güvencesini’ getiren inter alia Anayasanın 3 ve 7 nci maddelerine dayandı. Başvurucu ne Soruşturma Komisyonunun  ne de üyelerinin hakimlik statüsüne veya bu statünün gereklerinden olan tarafsızlık ve bağımsızlığa sahip olmadıkları görüşünü savundu. Özellikle, bir aiditeur militaire görevlerini Adalet Bakanının gözetimi ve yönetimi altında ifa etmektedir; bu kişi savcı ve soruşturma hakimi görevini uhdesinde bulundurmaktadır; savcı olarak davalı ve hapisteki tutukluların doğrudan karşısındadır. Komisyona atanmış diğer iki subayın birinin veya her ikisinin muhalefetleriyle bağlı olmadığından kendi başına karar verme yetkisi ile teçhiz edilmiştir.

22 Haziran 1992’de Bozma Mahkemesi başvurucunun temyizini reddetti. Anayasanın 7.maddesine dayanan beyanlarla ilgili olarak, Bozma Mahkemesi bu maddenin üçüncü paragrafının Anayasanın 105.maddesini de dikkate alarak yorumlanması gerektiğini karara bağladı. Bu metindeki “hakim” kavramı, bu sebeplerden ötürü, askeri ceza yargılama usulünü  yönlendiren kanun hükümlerince yargılama yetkileri kendine verilmiş bir kişi manasını içermektedir. Askeri Ceza Yargılama Usulü Yasasının 35 ve 36 ncı maddeleri, ki 15 Haziran 1889 tarihli yasayla kabul edilmişlerdir, Soruşturma Komisyonlarına tutuklama müzekkeresi çıkarma yetkisi vermektedir. Bu yasanın hazırlandığı zamanki yasanın, hazırlanma nedeni Soruşturma Komisyonuna başkanlık eden auditeur militaire’in tanım olarak bağımsız olduğunu, mevkiinde  soruşturma hakiminin görevini ifa ettğini göstermektedir.

12.  Bu sırada, 3 Mayıs 1982’de, Bay Pauwels Askeri Mahkemeyi, Soruşturma Komisyonunun 2 Nisan tarihli müzekkereyi çıkarmaya ve bunu onaylama yetkisine sahip olmadığı noktasından salıverilmesine karar vermeye davet etti. 11 Mayısta, Askeri Mahkeme bu üçüncü başvuruyu 15 Nisanda verilen karara uygulanan kesin hüküm (res judicata ) prensibiyle bağdaşamaz olduğundan dolayı kabul edilemez olduğunu beyan etti. Kararını vermeden önce Askeri Mahkeme savcılık makamındaki Bay Van Even’in mütalaasını dinledi. Başvurucu derhal Askeri Mahkemelerin İstinaf Iahieierine bfşrtpdu" @u!hkeme`b nfõruyup{!bedpe$ilemej`v'we her halükarda dayanaktan yoksun olduğundan bahisle reddetti.

13.  Bir dördüncü başvuru, 14 Haziranda, aynı şekilde sonuçsuz kaldı. 23 Haziranda, Askeri Mahkeme, Bay Van Even’in mütalaasını aldıktan sonra, aynı gerekçelerle başvuruyu  reddetti.

14.  11 Haziran 1982’de başvurucunun avukatı doğrudan doğruya auditeur général’e yazdı. O da 16 Haziranda cevap verdi:

“1 Haziran 1982 tarihli Pauwels’ın kefaletle serbest bırakılması için başvuru üzerine.....Sizi bilgilendirmekten şeref duyarım ki, başvuruyu incelemekle, bu kişinin devam eden tutukluluğu meselesi ie ilgli gerekçelerin yeterli olmadığı konusu Askeri Ceza Usulü Yasasının 123. Maddesi gereğince bölümümce karara bağlanmas uygun olacaktır..

Ayrıca A Yerel Askeri Mahkemesinin auditeur militaire’den mahkemenin davanın esasına karar vermesini ve aynı zamanda serbest bırakılma için yapılabilecek herhangi bir başvuruyu karara bağlayabilmesini sağlamak için davayı mümkün olduğu kadar çabuk Askeri Mahkemenin önüne getirmesini istedim....”

B.   Yargılama Süreci

15.  23 Haziran 1982’de, kıdemli yardımcı auditeur militaire, Bay Van Even, başvurucuyu Cologne’de bulunan Askeri Hchmede`e 4%]mehtz``!jmzğr%lun}aiapd!fet`u$en`b)b`t!fetiyepg-ëñbd}nğ$!Yi~`e$ilen`g,nôe`a#Kubipm!Hkeme`b!nfõrusununpd!xliieyksini emretti ve davayı gün belirtmeksizin (sine die) talik etti.

Yargılama süreci Bay Potemans tarafından imzalanan (17 Kasımda) ikinci bir davetiyeyi takiben 6 Aralık 1982’de yeniden başladı. 2 Mayıs 1983’de Askeri Mahkeme Bay Van Even’ın yemin altında delillerini sunmasına izin vermeye karar verdi. Savunma itiraz ettiğinden dolayı Askeri Mahkeme meseleyi davanın esasına katmayı kararlaştırdı. Ayrıca Mahkeme Bay Van Even’i derhal dinlemeyi kararlaştırdı.

Ertesi gün, davalı bu karara itiraz etti, ama 4 Temmuzda yargılama işlemlerini devam etmesi gerektiğini kabul etti. 8 Eylül 1983 tarihli kararında Askeri Mahkeme kararını inter alia(diğerlerinin yanında), kabul edilebilir olduğuna karar verdiği, Bay Van Evens’in beyanlarına dayandırdı. Mahkeme başvurucuyu sahtekarlık, sahte evrak tedavülü ve devlet parasını zimmetine geçirmekten suçlarından dolayı altı yıl hapse ve 6.000 Belçika Frangı para cezasına çarptırdı.

16.  Aynı gün başvurucu Askeri Mahkemelerin İstinaf Mahkemesine başvurdu. Bu mahkeme 27 Şubat 1985 tarihli bir tek karar ile başvurucunun iki itirazını sonuca bağladı.

İlk etapta Askeri Mahkemelerin İstinaf Mahkemesi 2 Mayıs 1983 tarihli kararı Bay Van Even’in tanık olarak verdiği ifadenin yeterli gerekçeler ihtiva etmediği noktasından bozdu. Ayrıca mahkeme bu kararında ilaveten Bay Van Even’in, Soruşturma hakimi olarak hareket etmeyip fakat savcının bir temsilcisi olarak hareket etmekle, soruşturmada önemli adımlar attığını ve özellikle 23 Haziran 1983 tarihli davetiyeyi çıkardığını eklemiştir. Bu, bu kişinin yargılamanın bir tarafı olduğunu anlamına gelir ve bundan dolayı da tanıklık yapamaz. Bu nedenle bu şahsın ifadesi dikkate alınmamalıdır.

Davanın esası ile ilgili olarak da Askeri Mahkemelerin İstinaf Mahkemesi cezayı dört yıl hapse ve 6.000 Belçika Frangı para cezasına indirdi. Mahkeme başvurucunun görevden alınmasını emretti ama aşağıda söz edilen mahkemenin aksine derhal tutuklanmasını emretmedi.

17.  3 Mart 1987’de Bozma Mahkemesi Askeri Mahkemelerin İstinaf Mahkemesinin kararına karşı savcının ve Bay Pauwels’in temyiz başvurularını hukuki noktalardan reddetti.

II.   İlgili Yerel Hukuk

18.  Anayasanın 105 nci maddesinin ilk paragrafına göre “askeri mahkemelerin kuruluşu, yetkileri üyelerinin hakları ve görevleri ve sonrakilerin görev süreleri yasayla düzenlenir”.

Askeri ceza yargılaması süreci çoğunlukla 20 Temmuz 1814 tarihli Ordu Uygulama Yasası ve 15 Haziran 1899 tarihli Askeri Ceza Yargılaması Usulü Yasası tarafından yönlendirilmektedir.

A.   Auditeur militaire

19.     Auditeur militaire belirli bir askeri mahkemenin auditeur militaire’lerinin bürosunu idare etmektedir. Adalet sisteminin bir üyesidir ve askeri komuta zincirine bağlı değildir. Aynı hususlar auditeur militaire yardım eden kıdemli yardımcılar ( Bay Van Even gibi) ve yardımcılar için de geçerlidir.

Auditeur militair’ler ve onların yardımcıları, bununla beraber, Anayasanın 100.maddesi bağlamındaki hakimlerden de değillerdir. Bunları atayan Kral aynı zamanda bu kişileri görevden alabilir. Bunlar bu nedenle değiştirilemez değildirler. Bu kişiler hiyerarşik olarak Askeri Mahkemelerin İstinaf Mahkemesinin auditeur général’inin ve Adalet Bakanının astıdırlar ama uygulamada bunların görevlerini yerine getirmekte tamamen bağımsız oldukları hususunda bir tartışma bulunmamaktadır.

20.  Auditeur militaire ve onun yardımcıları::

(a) kıdemli polis memurlarının (officiers de police judiciare)

(b) sivil soruşturma hakimleri ile aynı yetkilerle donatılmış ve her biri bu yetkiyi yalnız başına veya Soruşturma Komisyonunun başkanı olarak uygulayan Soruşturma hakimlerinin

(c ) Auditeur militaire’ni yönetim ve gözetiminde, askeri mahkemede iddia makamını işgal eden, savcılık dairesinin üyelerinin,

 Görevlerini yerine getirirler.

Askeri Ceza Usul Kanunu bu suretle bu gibi bir kişide birden fazla görevin toplanmasını  ‘kanunun öngördüğü durumlar dışında’ yasaklayan Adli Yasanın 292. Maddesini kısmen ilga etmektedir.

21.  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 4 Aralık 1974 df re|il`b XIECCUS@S!barm~ınğb)b`s/~ecu`,aba{l`!%dydeubpw)nébá|`b)0=!Bdpq)8324•`a.ağmôñki`d!|imadlqbmpù!ym~üadm`ø $!}im`n/`b)209:-3
ž.., ##Xieccur`{!barmpı.ığığñ,dm~ôalb/Jmq`m!Hkemeci~in`b!Ncñvc}cıpğ"%nil`(!jmrü}kğc/re~üturması yürütüldüğü, özellikle sanığın tutuklu olarak hapiste bulunduğu, durumlarda askeri mahkeme önünde iddia makamını işgal eden adli subayın hazırlık soruşturmasını icra eden kişi olamaması gerektiği hususunda beni bilgilendirdi.

Bozma Mahkemesi Baş Savcısına birçok durumda sınırlı sayıda `uditepu lilapbipf pa!rd}eómdñbap÷&jö~ünõ`a,mnôm`ışôa`h)g`î,ğøuciz`p/.enpe)wulqmaimpõ-udpu$dypiğk%bq|a`e)}qnmbın neden fiziki olarak imkansız olduğunu açıkladım fakat bu kuralın genel olarak gelecekte uygulanacağını söyledim.

Bir çözüm getirmek kaçınılmaz olarak yasal reforma ihtiyaç duyacaktır. Bundan dolayı sizden, mümkün olduğu kadar çok, özellikle sanığın tutuklu olarak hapiste bulunduğu durumlarda, Bozma Mahkemesi  Baş Savcısının bahsettiği kuralların uygulanmasını sağlamanızı istiyorum.”

Auditeur général 11 Mart 1985 de yayınladığı ‘gerekli yasal reformları yerine getiren’.aşağıdaki talimatlarda, soruşturma ve kovuşturma arasındaki tesis edilmesi gereken farklılığı teyit etti ve bu konuyu açıklığa kavuşturdu:

“Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi mevcut bir davada iddia makamı olarak yer alması gereken bir yargıcın soruşturma sürecinin doğasında bulunan kazai tasarrufların yerine getirilmesi için gerekli bağımsızlık ve tarafsızlık teminatlarını sağlamayacağını hüküm altına almıştır.

Bu içtihat, 29 Mart 1983 tarihli tamimimin ( No 2920)yayınlanmasına neden olmuştur. Şu anda savcılık ve soruşturma süreçlerinin birbirinden ayırmak için yeni adımlar atmanın zamanının geldiğini düşünüyorum.

Auditeur militaire’nin soruşturma yargıcının yargısal yetkilerini kullandığı (örneğin tutuklama müzekkeresi, yemin altında tanığın dinlenmesi,arama emri, müsadere, şahıs araması, Soruşturma Komisyonu tarafından bilirkişi tayini) bütün davalarda soruşturma ve savcılık süreçleri farklı adli subaylar tarafından yürütülmelidir.

Sizden:

1. Bu genelgedeki direktifleri hiç vakit kaybetmeden uygulamanızı,

2. 1Ekim 1985’e kadar, bu talimatların, yapılan böyle bir başvuruya konu olan herhangi bir problemde bu talimatların tatbiki uygulanışı üzerine detaylı bir raporu bana göndermenizi istiyorum.”

22.  Askeri Mahkemelerin İstinaf Mahkemesinin (Daimi Alman Tümeni) önüne gelen Savcı/ Faymonville davasında, Baş Avukat (Advocate General ) aşağıdaki hususları ileri sürdü;

“ Soruşturma Komisyonuna başkanlık eden auditeur militaire sorgu hakiminin adli görevlerinin yerine getirmektedir. 20 Temmuz 1814 tarihli Askeri Usul Yasasının 35.maddesi, Askeri Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasının 70.maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, Soruşturma Komisyonu başkanına özellikle davanı tarafları konusunda bağımsız bir hakim gibi davranma görevini yüklemektedir.

Hakim veya hazırlık soruşturması sırasında adli yetkiyi kullanmaya yetkili kılınmış diğer bir subay, özellikle de  tutuklama müzekkeresi çıkarıldığı durumlarda, idareden ve davanın taraflarından bağımsız olmalıdırlar. Sorgu hakimi olarak auditeur militaire Askeri Ceza Usul Yasasının (15 Haziran 1899 tarihli yasa) 76.maddesinin hüküm altına aldığı üzere sadece savcılık bürosunun bir mensubu olarak görevlerini ifa ederken auditeur general’in gözetim ve idaresi ile bağlı olduğundan idareden bağımsızdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Duinhof ve Duijit / Hollanda ve Van Der Sluijs, Zuiderveld ve Klappe/ Hollanda davalarında Hollandalı auditeur militaire -her ne kadar askeri yetkililerden bağımsızsa da- takip eden bir safhada -bu safhada savcı olarak- kendisinin taraf olması muhtemel olduğundan, yargılamanın hazırlık safhasında taraflardan bağımsız olamayacaktır.

Sonuç olarak, Belçikalı auditeur militaire, savcı olarak müdahil olduğu davalarda sorgu hakiminin görevlerini ifa edebilmek için gerekli olan tarafsızlık ve bağımsızlık güvencelerini sağlamamaktadır.

Bu sadece tutuklama müzekkeresinin çıkarıldığı davalar için geçerli değildir. Sorgu hakiminin yargısal görevleri bir bütündür ve hazırlık soruşturması sırasında yerine getirilen bütün kazai tasarrufları kapsar.

Hazırlık soruşturması ve savcılık faaliyetleri bu nedenlerle ayrı adli subaylar tarafından yürütülmelidir; soruşturma ve savcılık görevlerini birlikte yürüten bir adli subaya sahip olmak bir sorgu hakiminde olması beklenen tarafsızlık ve bağımsızlık ile uyuşmaz ve bu nedenle de yukarıda bahis mevzuu edilen davalarda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince de yorumlandığı üzere, İnsan Hakları üzerine Avrupa Sözleşmesinin 5 ve 6.maddelerini ihlal etmektedir.

İnsan Hakları üzerine Avrupa Sözleşmesinin yargısal güvencelerle ilgili açık hükümleri farklı fakat aynı temel düşünceden kaynaklanan adil yargılanma hakkı gibi haklar sağlamaktadırlar. Demokratik bir toplumdaki bu temel haklar, Sözleşmede de sağlandığı üzere, öyle bir yere sahiptirler ki, Sözleşmenin bu alandaki açık hükümlerinin dar yorumlanması Sözleşmenin amaç ve maksadıyla uyuşmayacaktır. Adil bir yargılanma hakkının ön şartlarından biri de tamamıyla hazırlık soruşturması ve savcılık faaliyetlerinin birbirinden ayrı olmasıdır ve Sözleşmenin 5(3) maddesi de bu ilkenin bir uygulanış şeklidir.

Mevcut davada aynı adli subay sorgu hakiminin görevlerini savcının görevleri ile birlikte yürütmüştür. Bunu ilk olarak- Soruşturma Komisyonunun başkanı olarak ve Komisyonun askeri üyeleriyle birlikte- bir bilirkişi tarafından bir rapor hazırlanmasını emretmek, son sorgulama sırasında sanığı dinlemek ve takiben yargılamada savcı olarak yer almak suretiyle yerine getirmiştir.

Bu İnsan Hakları üzerine Avrupa Sözleşmesinin 5 ve 6.maddelerinin ihlali demektir ve sonuç olarak Belçika yerel hukukunda da hukuka aykırıdır.

FAYMONVİLE davasında alınan soruşturma ile ilgili önlemlerin- bilirkişinin tayini ve Soruşturma Komisyonu tarafından sanığın son sorgusunun yapılması- bu nedenle hükümsüz olduğu ve bu önlemlerle ilgili belgelerin (bilirkişi raporunu da içeren) delil olarak kabul edilemeyeceği deklare edilmeidir.

Bu belgelerin kabul edilemezliğini karara bağlamak, bununla beraber, hiçbir şekilde mahkemeyi diğer delillere dayanarak, sözgelimi polis raporlarına ve sanığın kıdemli polis memuru ( officier de police judiciare) görevini ifa eden auditeur militaire yaptığı beyanlara dayanarak bir karara varmaktan alıkoyamayacaktır.

Bu nedenlerle,

Ordu Usul Yasasının 35.maddesi, Askeri Ceza Muhakemesi Usulü Yasasının 70 ve 76. Maddeleri ve İnsan Hakları üzerine Avrupa Sözleşmesinin (13 Mart 1955tarihli yasa ile onaylanan)  5 ve 6 maddelerini gözönüne alarak,

Mahkemeden,

ilk olarak, Soruşturma Komisyonunun bir bilirkişi atamasının ve sanığın  Komisyonca bilirkişi raporuyla beraber son sorgusunun yapılmasının ( bilirkişi raporunu dosyasının 2. Maddesi ve hazırlık soruşturma dosyasının 84 ve 85. Maddeleri) hükümsüz olduğunun bildirilmesini ve bu şeylerin delil olarak kabul edilemez olduğunun karar bağlanmasını,

ikinci olarak, bilirkişi raporunun maliyetinin Hükümetçe ödenmesini emretmesini,

ve üçüncü olarak, diğer delillere dayanarak kararını vererek, sanığı sözlü beyanlarıma uygun olarak tutuklamasını istiyorum.”

18 Aralık 1985’de, Askeri Mahkemelerin İstinaf Mahkemesi aşağıdaki gerekçeleri içeren kararını verdi:

Auditeur Général’in bürosu, hem sorgu hakimi hem de savcı olarak görev yapan  kıdemli yardımcı auditeur militaire’inki gibi, soruşturma ve savcılık faaliyetlerinin farklı adli subaylar tarafından yürütülmesi gerektiğinden bahisle soruşturma ile ilgili alınan önlemlerden bir çoğunun hükümsüz olduğunun ve delil olarak kabul edilemeyeceğinin bildirilmesi görüşünü savundu.

Her vatandaş  adil yargılanma hakkına sahiptir ve bu hakkın en önemli önkoşullarından biri ise hazırlık soruşturması ve savcılık faaliyetlerinin birbirinden ayrı olmasıdır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve aynı şekilde Bozma Mahkemesi de benzer bir çok durumda bu şekilde karar vermişlerdir.

BU nedenlerle MAHKEME,

Başvurunun kabul edilebilir olduğunu bildirir;

Soruşturma Komisyonunun bilirkişi tayininin, davalının Komisyonca son sorgusunun yapılmasının ve bilirkişi raporunun hükümsüz olduğuna ve kabul edilemez delil olarak hesaba katılmaması gerektiğine;

Temyiz edilen, bilirkişi raporu ücretinin davalı tarafından ödenmesini emreden kararın kaldırılmasına;

Bilirkişi raporu ücretinin Hükümetçe ödenmesine kara verdi...”

23.  10 Mayıs 1987’de auditeur général  Adalet Bakanına bölüm içi bir komite tarafından kaleme alınmış bir Askeri Ceza Yargılaması Usulü Yasası ön tasarısı sundu. Bu tasarının amaçlarından biri barış zamanında askeri adli subayları, sadece savcının yetkilerine sahip olacak olan auditeur militaire’ler ve Soruşturma Komisyonunun başkanı olarak hazırlık soruşturması ile ilgilenecek olan hakimler olmak üzere iki sınıfa ayırmak suretiyle auditeur militaire’lerin şahsında iki görevin birlikte bulunmasını önlemektir.

Senato Adli İşler Komitesi adına Bay Van Rompaey tarafından sunulan rapora göre, mevcut Yasa ‘şu anda, bazı temel noktalarda, hem insan hakları içtihat hukukundaki değişiklikler ve hem de hazırlık soruşturması ve dava süreçlerinin birbirinden ayrılmasının gerektirdiği yeni örgüt modellerince hükümsüz bırakılmıştır.

B.   Soruşturma Komisyonu

24.  Askeri Mahkemece kurulması istendiğinde, Soruşturma Komisyonu - bu komisyona başkanlık eden auditeur militaire ( veya yardımcı auditeur militaire ) ilave olarak- bölge komutanı tarafından garnizondaki subaylar arasından normal olarak bir aylık bir süre için seçilen iki subaydan oluşmaktadır. Bu kişiler sırayla ve kıdem durumları gözönüne alınarak atanmaktadırlar.

Auditeur militaire Komisyonun  daimi tek üyesidir. Komisyonun asker üyeleri görev sürelerinin hitamında veya görevin gerektirdiği durumlarda sık sık değişmektedir.

25.  Komisyon dava ile ilgili soruşturmanın yazılı kısmını yerine getirmektedir. Görevin ifası sırasında, Komisyon auditeur militaire önüne gelen kişinin tutuklanması için müzekkere çıkarabilir. Bu gibi durumlarda, Komisyon en az ayda bir kez söz konusu tutuklamayı gözden geçirmelidir. İlave olarak, Komisyon herhangi bir zamanda yargılama sürecinin herhangi bir safhasında talep edildiğinde mevcuden hazır bulunması şartıyla sanığın salıverilmesine karar verebilir.

Askeri Ceza Yargılaması Usulü Yasasının 35.maddesi uyarınca auditeur militaire soruşturmayı yönetmelidir. Auditeur militaire sanığın suçluluğu ile ilgili delillerin elde edilmesi ve ikrarını temin etmek için uğraştığı kadar sanığın suçsuzluğunu da ispat edebilmek için de uğraşmalıdır. Soruşturma Komisyonunun kararları auditeur militaire’in sorumluluğundadır ve Komisyonun iki subay üyesinin karşı oyları auditeur militaire’i bağlamaz. Bu iki üyenin görevi sadece auditeur militaire’e, sorgu hakimi olarak değil ama teknik danışman ve mevcudiyetleri ve imzalarıyla garanti ettikleri soruşturmanın hukukiliğine tanık olarak yardım etmektir.

26.  Davanın yürütılcepi'reu|elu`uğs/Rm~tõr}q`k/Mici~envfa değil savcıya diğer bir deyişle auditeur militaire’e düşmektedir. Soruşturmanın sonunda yargılama için hapse göndermek/tutuklanması (committal for trial) için yeterli delil olup olmadığına karar vermek Komisyona düşmektedir. Fakat sanığın Askeri Mahkemede hazır olması için davetiyeler auditeur militaire veya onun yardımcıları tarafından çıkarılır. Davetiyelerin çıkarılmasıyla Soruşturma Komisyonunun yargılama yetkisi sona erer.

KOMİSYON ÖNÜNDEKİ YARGILAMA SÜRECİ

27.  19 Kasım 1982 tarihli Komisyona başvurusunda Bay Pauwels, tutuklanarak hapse atılmasının hukukiliğine Belçika hukuku ve Sözleşme hükümleri (Sözleşmenin 5(1)(c) ve 60. Maddeleri) altında itiraz etti. İlave olarak yaygın hukukun sağladığı yasal güvencelerden yararlanmadığı için 14 maddeye aykırı olarak ayrımcılığa maruz kaldığını iddia etti. Son olarak başvurucu, ne Soruşturma Komisyonunun nede Komisyona başkanlık eden auditeur militaire veya yardımcı auditeur militaire’in 5(3) madde anlamında yargıç ve yargılama yetkisini kullanmak üzere yetkili kıldığı diğer memur olarak addedilemeyeceğini öne sürdü.

28.  8 Temmuz 1985’te Komisyon son yakınmayı kabul edilebilir buldu. Komisyon açıkça dayanaktan yoksun olduğu gerekçesiyle başvurunun geri kalanının kabul edilemez olduğunu açıkladı.

Komisyon 4 Aralık 1986 tarihli raporunda ( madde 31’e göre hazırlanan ) oybirliği ile alınmış 5(3) maddenin ihlalinin varolduğu görüşünü dile getirdi. Komisyon görüşünün tam metni bu karara ek olarak çoğaltılmıştır.

29.  20 Ağustos 1987’de, Bay Pauvewls Komisyona başka bir başvuruda daha bulundu (No. 13178/87) fakat bu başvuru mevcut davada incelenmemektedir.

KARAR

I.     5(3) Maddenin ihlali iddiası

30.  Madde hükmü 5. Maddenin (1)( c) bendine göre tutuklanan veya gözaltına alınan herkese yargıcın veya hukuken yargılama yetkisine sahip diğer bir görevlinin önüne çıkarılma garantisi sağladığından, başvurucu maddenin 5(3) maddesi hükmünün ihlal edildiğini iddia etti. Başvurucu auditeur militaire ve bizzat başkanlık ettiği Soruşturma Komisyonunun hem taraflardan hem de idareden yeteri kadar bağımsız olmadığını ileri sürdü.

31.  İlk olarak taraflardan bağımsızlık konusunda Bay Pauwels Mahkemenin içtihatlarına atıfta bulundu ve iki iddia ileri sürdü. İlk olarak, sade gerçek şudur ki, auditeur militaire’in sorgu hakimi olarak faaliyette bulunduğu bir davada savcının görevini de yerine getirmesi 5(3) maddesini ihlal etmiştir. Yine, mevcut davada kıdemli yardımcı auditeur militaire, Bay Van Even, gerçekten sorgu hakiminin( Soruşturma Komisyonun başkanı olarak) ve savcılık bürosunun bir mensubunun görevlerini birlikte bünyesinde topladı. Soruşturmayı yürüttü, 11 Mayıs ve 23 Haziran 1982 de Askeri Mahkemenin başvurucunun salıverilme talebini karara bağladığı oturumlarda savcılığı temsil etti ve 23 Haziran 1982’de dava sürecini başlatan davetiyeyi imzalayan da o idi; üstelik Askeri Mahkeme 27 Şubat 1985 tarihli kararında Bay Van Even’in iddia makamı olarak görev yaptığını kendiliğinden kabul etti.

32.  Komisyon benzer şekilde Bay Van Even’in taraf olmasının muhtemel olması ve gerçekte de taraf olmasından dolayı taraflardan bağımsız kabul edilemeyeceğini düşündü.

33.  İkinci olarak idareden bağımsızlık konusunda Bay Pauwels bu husus güvence altına alacak yasal düzenlemelerin bulunmadığını ifade etti: çünkü auditeur militaire’ler Kral tarafından atanmakta ve görevden alınmaktadırlar ve Adalet Bakanının astı durumundadırlar. Bu hususla ilgili bir emsal karar olmadığından Yargılama Yasasının (Judicial Code) 414.maddesinden Bakanın disiplin cezası verme ile ilgili yetkisinin sadece auditeur militaire’nin savcılık görevi ile sınırlı olduğu, yargılama ile ilgili görevlerini kapsamadığı anlamı çıkmaz. CMCP’nin 76.maddesinin auditeur général’in kendinden sonrakilerin görevleri ile ilgili gözetimi hakkında bir düzenleme getirmemiş olması bu çeşit bir gözetimin yasaklandığı anlamını taşımaz.

Başvuru kendi davasında auditeur général’in auditeur militaire’e ve böylece dolaylı olarak Bay Van Even’e, diğerleri hala soruşturmayı tamamlamaya çalışıyorken talimatlar gönderdiğini iddia etti; bunun bir delili olarak ta 16 Haziran 1982’de auditeur général’in auditeur militaire’den davayı mümkün olan en kısa zamanda askeri mahkeme önüne getirmesini istediğini yazdığı mektuba dikkat çekti.

34.  Komisyon bu konuda daha önceden bu hususla ilgili olarak bir sonuca vardığını gözönüne alarak meselenin bu yönü ile ilgili olarak bir görüş bildirmeye gerek görmedi.

35.  Hükümet davayı ilgili ilkeler açısından bitirilmesi gereken bir dava olarak kabul etti ve davacının ‘aşırı taleplerinin’ ulaşılabilecek bir dostane çözümü önlediğinden yakındı.

Hükümet Bay Van Even’in kıdemli yardımcı auditeur militaire olarak birden fazla görevi üstlenmesinin Sözleşmeye aykırı olmadığını ileri sürdü. Ayrıca Even’in soruşturmayı tamamen bağımsız bir biçimde yürüttüğünü ve davada sadece üç yerde çok küçük rol oynadığını değerlendirdi.

11 Mayıs ve 23 Haziran 1982’de Bay Van Even  A numaralı Askeri Mahkeme Bay Pauwel’ın salıverilmesi için yaptığı başvuruyu ele aldığında savcının temsilcisi olarak görev aldı. Hükümete göre, bu durumdan başvurucunun çarptırıldığı hapis cezası gözönüne alındığında çok kısa bir süre olan 94 günlük tutukluluğunun uzatılmasına neden olduğu anlamı çıkmaz.

Son olarak, yine 23 Haziran1982’de Bay Van Even başvurucunun 5 Temmuzda yargılanmak üzere hazır bulunmasını belirten celpnameleri imzaladı. Hükümete göre, Bay Pauwels, mahkumiyeti Bay Van Even tarafından çıkarılmamış başka yeni celpnamelerin sonucu husule geldiğinden herhangi bir önyargıya maruz kalmamıştır.

36.  Hükümet bu konuda Belçika Hükümetinin bir kusurunun mevcut olmadığını iddia etti. Hükümet askeri adaletle ilgili 1814 ve1899 tarihli Yasaların Sözleşmenin Mahkemenin gelişen bir şekilde tanımladığõ berakvinlmbevi`i!k`qüñmada`ışı`û!be`pe$dyt`&!kad`s/re~tõr}q`f%pd!fapc,rõwlåbipi,e`i,gili`g&bõvlubi~`a)n}`ş!ømcóxta birleşmesinin önüne geçmek için alınana önlemlere dikkat çekti- ki bu önlemlerin yeni yasal düzenlemeleri gereksiz kıldığını iddia etti. Hükümet ‘açıkça yasal bir etkisi olmadığını’ kabul etmekle birlikte auditeur généralin 29 Mart 1983 ve 11 Mart 1985 tarihli genelgelerine dayandı. Hükümet ayrıca Askeri Mahkemelerin İstinaf Mahkemesinin 18 Aralık 1985 tarihli kararına dayandı; bu münasebetle Hükümetin hukuki yönden yapılan bir temyiz başvurusunda benzer bir problem gündeme gelirse Bozma Mahkemesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarına uyacağı hususunda bir şüphesi yoktu. 27 Kasım 1987 tarihli Ben Yaacoub kararına gelince, Hükümet Mahkemeden, son olarak, Belçika içtihadında açık bir dönüşün söz konusu olduğunu ve bu nedenle bu davaya vücut veren problemin halihazırda Belçika’da mevcut olmadığını gözönüne almasını istedi.

37.  Mahkeme 29 Mart 1983 ve 11 Mart 1985 tarihli auditeur général’in genelgeleri ve Askeri Mahkemelerin İstinaf Mahkemesinin 18 Aralık 1985 tarihli kararı gibi Belçika’daki gelişmeleri dikkate aldı. Mahkeme ayrıca bu genelgelerde ortaya konan prensiplerin genelgeler davadan sonra ortaya çıktığından bu davada uygulanamadığını tespit etti. Hiçbiri bu gözalıcı davanın meselelerini ortaya çıkan listenin dışında bırakamaz çünkü Mahkeme dostane bir çözüm, düzenleme veya meselenin çözümünü sağlayacak diğer benzer eylemler konusunda bilgilendirilmedi.

Mahkeme bundan dolayı davanın esası hakkında karar vermelidir.

Her ne kadar Belçika’da bir auditeur militaire hiyerarşik olarak auditeur général’in ve Adalet Bakanının astı ise de hem savcılık bürosunun bir üyesi hem de Soruşturma Komisyonunun başkanı olarak kendi üzerine intikal etmiş olan vazifelerini yerine getirmekte tamamen bağımsızdır.

Ortaya çıkan tek ihtilaflı nokta bu davada Bay Van Even’in, Soruşturma Komisyonu başkanı olarak icra ettiği görevinde, aynı davada, aynı davalı hakkında, iddia makamı ve böylece davanın taraflarından biri olarak yer alması istendiğinde-ki bu davada yer almıştır- ‘yargılama yetkisini kullanmaya hukukun yetkili kıldığı memur’ kavramının temel unsurlarından biri olan tarafsızlık teminatlarını sağlayıp sağlamayacağıdır.

38.  Askeri olaylarda tutuklama ve gözaltı konusunda Hollanda yasal mevzuatı ile ilgili iki davada Mahkeme bir auditeur militaire’in dava  askeri mahkeme önüne gönderildikten sonra bir önceki safhadaki görevinin yanısıra aynı davada iddia makamının görevini de ifa etmekten sorumlu olduğu kanaatine vardı; Mahkeme auditeur militaire’in yargılama sürecinin bir sonraki aşamasında davanın taraflarından birisi olması muhtemel olduğundan dolayı hazırlık soruşturması aşamasında davanın taraflarından tamamen bağımsız olamayacağı realitesinden hareketle bu sonuca vardı.

Mevcut davada da aynı neticeye varmak kaçınılmazdır. Bir taraftan, Belçika’daki yasal düzenlemeler Hollanda’dakine benzer bir sistemin uygulanmasını mümkün kılmaktadır; diğer taraftan da Askeri Ceza Yargılaması Usulü Yasasının düzenlemesine uygun olarak Bay Van Even, Bay Pauwel’in davasında gerçekten de soruşturma ve iddia görevlerini bünyesinde topladı. Böyle olmakla Bay Even’in tarafsızlığı şüpheye açık görünmeye adaydı. Bu nedenle burada Sözleşmenin 5(3) maddesinin ihlali söz konusudur.

0          50.Maddenin uygulanması

39.  Sözleşmenin 50. Maddesine göre,

“ Mahkeme bir Sözleşmeci Tarafın resmi makamları veya diğer makamlar tarafından verilen bir kararın veya yapılan bir tasarrufun tamamen veya kısmen bu Sözleşmeyle üstlendiği yükümlülüklere aykırı olduğunu tespit ederse ve bu Sözleşmeci Tarafın iç hukuku verilen kararın veya yapılan tasarrufun sonuçlarını ancak kısmen onarmaya imkan veriyorsa, mahkeme gerekli gördüğü taktirde zarara uğrayan tarafa adil bir karşılık ödemesine hükmedebilir.”

Başvurucu bu hükme göre Belçika yasalarında değişiklik yapılmasını, uğradığı zararlar için tazminat verilmesini ve masrafların geri ödenmesini ve davalı Devleti para cezası ödemeye mecbur kılan bir direktif verilmesini talep etti.

A.        Yasama ile ilgili gelişmeler

40.       İlk etapta Bay Pauwel ‘ Askeri personelle ilgili Belçika yerel hukukun ıslahı’nı garanti altına almak istedi.

8 Temmuz 1988 tarihli bir mektupta Hükümet böyle bir reformun Parlamentonun işi olduğunu ve mevcut siyasi durum gözönüne alındığında Parlamento bu konuyla ilgili bir ilerleme sağlayabilecek durumda olmadığını belirtti.

Komisyonun Üyeleri bu mesele üzerinde bir yorumda bulunmadılar.

41.  Mahkeme kararının 53. Madde çerçevesinde yükümlülüklerini yerine getirmek için kendi yerel hukuk sisteminde kullanacağı yöntemleri seçmeyi ilgili Devlete bıraktığını vurgular.

B.   Zararlar

Başvurucu Sözleşmenin 5(3) maddesinin ihlal edilmesi dolayısıyla hem maddi ve hem de manevi yönden zarara uğradığını öne sürdü ve bu durumun parasal tazminat talep etti.

I.     Maddi zararlar

43.  İlk olarak, başvurucu ‘hukuka aykırı’ olarak özgürlüğünün engellenmesinin, maaşının ( 1 Nisan 1982 den itibaren) ve emekli maaşının ( 1 Temmuz 1983 itibaren ) kesilmesi nedeniyle, kendisine zarar verdiğini savundu. Ayrıca başvurucu herhangi bir meblağ da ileri  sürmedi. Başvurucu bağımsız ve tarafsız hakimlerin kendini serbest bırakacaklarını kabulü üzerinde durdu ve Askeri Mahkemelerin İstinaf Mahkemesinin neticede kendini esas iddia olan 500.000 Alman Markı zimmetine geçirmek suçundan beraet ettirdiğine dikkat çekti.

Diğer taraftan Hükümet başvurucunun iddia ettiği ihlal ve özgürlüğün kaybından kaynaklanan zararla aralarında illiyet bağı bulunmadığını kanaatindeydi. Şu da unutulmamalıdır ki Bay Pauwel bu kararla serbest bırakılsa da bırakılmasa da Askeri Mahkeme bağımsız ve tarafsız bir mahkeme olmaya devam edecektir.

Komisyon Üyeleri adil karşılık kararına sebebiyet verebilecek zararın Bay Pauwel’in Sözleşmenin 5(3) maddesinin sağladığı güvencelerin avantajlarına sahip olsaydı maruz kalmayacağı özgürlüğünün kullanılmasının engellenmesinden kaynaklanan zarar olduğu görüşündedirler. Şayet Soruşturma Komisyonuna Bay Van Even’den başka bir adli memur -yani bağımsız bir hakim- başkanlık etseydi başvurucunun yargılama için tutukluluğunun sona ereceğine dair yeterli delil de mevcut değildir. Kısaca Sözleşmenin ihlalinden kaynaklanan maddi bir zarar söz konusu değildir.

44.  Mahkeme de aynı görüşü paylaşmaktadır ve bu nedenle bu talebi reddeder.

2.    Manevi Zarar

45.  Başvurucu uğradığı manevi zarara karşılık olmak üzere 5.000.000 Belçika Frangı tazminat talep etti. Başvurucu ailesinden ayrı kalması nedeniyle ve olumsuz bir durum içine düştüğü için acı çektiğini öne sürdü.

46.  Mahkeme öne sürülen manevi zarar ve kendisinin tespit ettiği ihlal arasında illiyet bağı bulamamaktadır. Mahkeme bu nedenle iddiaları reddetmektedir.

C.   Masraflar  ve Harcamalar

47.  Üçüncü olarak Bay Pauwels Colonge ve Brüksel’deki ve Sözleşme Kurumları önündeki yargılama süreci ile bağlantılı masraf ve harcamaların geri ödenmesini talep etti. Talep edilen masraflar ( Mahkeme ve kayıt ücretleri, tercüme, otel, vb.) 327.396 Belçika Frangı tutmaktadır ve tutuklulukla ilgi işlemlerle bağlantılı 44.400 Belçika Frangı yolculuk ve 346.186 Belçika Frangı ‘idari masrafları’ da içine alan toplam 390.526 Belçika Frangı tutmaktadır.

Hükümet başvurucunun Strasbourg yargılama süreci ile bağlantılı olmayan sadece tutukluluğun sonuçları ile ilgili masrafları hesaba kattığını düşünme eğilimindedir; bu yolculuk harcamalarının parçası ve özellikle çok önemli miktarda tercüme ücretleri ile birlikte doğru görünebilir. Hükümet Mahkemeden  çok fazla ve faturalarla belgelenmemiş 346.186 Belçika Frangı tutarındaki ödeme talebini reddetmesini de istedi.

Komisyon Üyeleri bu talebin esası hakkında bir karara varmayı Hükümetin gözlemleri doğrultusunda Mahkemeye bıraktı.

48.  50. Maddeye göre mağdurun gerçekten ve kaçınılmaz  olarak ülkenin yasal sistemi içinde (a) ihlalin durdurulması ve düzeltilmesinin sağlamak , Komisyon ve daha sonra da Mahkemenin teyit ettiği hakların aynısına sahip olmak ve bunlar için karşılık olarak bir ödeme elde etmek için ödemek zorunda kaldığı ve (b) miktar olarak makul olan harcama ve masraflara karşılık olmak üzere bir miktar para ödenmesine hükmedilebilir.

Mahkemenin tespit ettiği yegane ihlal başvurucunun tutukluluğudur ve talep edilen miktar yukarıda bahsi geçen maksatlarla gerçekten ve kaçınılmaz olarak ödenmek zorunda kalınan masraflarla bağlantılı görünmemektedir.

İlave olarak, delil olarak sunulan birkaç raporun yetersiz olduğunu, istenilen miktarların bazılarının çok fazla olduğunu ve ödemelerin neye göre yapıldığına dair yeterli dayanak sağlanmadığını tespit etmekle Mahkeme başvurucuya sadece , adil bir kararla, toplam 150.000 Belçika Frangı para ödenmesine hükmedebilir.

D.   Belçika Hükümetinin para cezası ödemesini gerektiren emir

49.  Son olarak başvurucu mahkemeyi davalı Devleti Strasbourg kararını uygulamadığı be her gün karşılığı 10.000 Belçika Frangı para cezası ödemeye karar vermeye çağırdı.

Ne üye Devletin Temsilcisi ne de Komisyon üyeleri bu konu üzerinde herhangi bir görüş belirtmediler.

50.  Sözleşmeci Taraflar taraf oldukları herhangi bir dava ile ilgili, Mahkemenin kararlarına uymayı taahhüt etmişlerdir ve bu kararların yürütülmesinin gözetimi Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin görevidir. Bu nedenle, Mahkeme bu başvuruyu sadece reddedebilir.

Site Haritası
Site Yöneticisi


Orhan ÇELEN


TEL: 0 542 427 44 72
     

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam38
Toplam Ziyaret1444472
Saat
Hava Durumu
Sitemize destek verin
Resimli özlü sözler

Üyelik Girişi
HABER BAŞLIKLARI