sayfa içeriği
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri hukuku ile ilgili konularda bilgi sunumu
    • www.askerihukuk.net
    • Türk Askeri Hukuku ile ilgili hususlarda bilgi sunumu
BÖLÜMLER

Başvuru no: 51902/08, Fatma YÜKSEL v. Türkiye

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI: İKİNCİ DAİRE KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR, Başvuru no: 51902/08, Fatma YÜKSEL v. Türkiye

DAVA HAKKINDA KISA ÖZET:

Başvuran, Sözleşme’nin 2, 3, 6 ve 13. maddelerine dayanarak, oğlunun ölümüne
ilişkin koşullardan şikâyet etmektedir. Bu bağlamda yürütülen soruşturmanın yetersizliğinden, aynı zamanda bağımsız ve tarafsız olmamasından şikâyetçi olmaktadır.

Başvuran, Volkan’ın yaşam hakkının askeri yetkililer tarafından korunmadığı
kanısındadır. Ayrıca, ulusal yargılama çerçevesinde yürütülen soruşturmanın bağımsız ve tarafsız olmadığını; bu soruşturma neticesinde de sorumluların cezalandırılmadığını ileri sürmektedir. Hükümet, bu iddiaları kabul etmemektedir.


Mahkeme, davanın kendine özgü koşullarında başvuran tarafından dile getirilen şikâyetlerin sadece Sözleşme’nin 2. maddesi açısından incelenmesinin uygun olacağı kanaatindedir (Ömer Aydın v. Türkiye, n° 34813/02, §§ 35-36, 25 Kasım 2008).

AiHM, ulusal yetkililerce ihlalin tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve yeterli biçimde giderilmesi halinde, ilgili tarafın Sözleşme’nin 34. maddesi anlamında bundan böyle mağdur olduğunu ileri süremeyeceğini hatırlatmaktadır.

Mahkeme, bunun ardından, cezanın hafifletilmesi veya ulusal makamlarca başvuran lehine bir tedbir ya da kararın alınması doğrultusunda ihlalin alenen kabul edilmesi veya en azından yeterli ve uygun ölçüde giderilmesi neticesinde mağdur sıfatının kaybedileceğini hatırlatmaktadır (Scordino v. Đtalya (n° 1) [BD], n° 36813/97, §§ 178 ve devamı, AĐHM 2006-V).

AİHM, kasten ya da saldırı veya kötü muameleler sonucu meydana gelen ölüm
vakalarına ilişkin davalar hakkında, Sözleşme’nin 2. maddesi gereğince Sözleşmeci devletlerin, ölümcül saldırı durumunda sorumluların tespitine ve cezalandırılmalarına imkân verebilecek nitelikte soruşturmalar yürütmekle yükümlü olduklarını yinelemektedir (Tanrıkulu v. Türkiye [BD], n° 23763/94, § 79, AĐHM 1999-IV). Ancak, bu tür davalarda sadece tazminat ödenmesi, Sözleşme’nin 2. maddesi bağlamındaki ihlali gidermek ve mağdur
sıfatını ortadan kaldırmak için yeterli olmamaktadır. Esasen, devlet görevlilerince mağdurun ölümüne sebebiyet verecek şekilde kasten kötü muamele uygulandığı durumlarda, yetkililerin olaya ilişkin sorumluları kovuşturmaksızın ve cezalandırmaksızın sadece tazminat ödemekle
sınırlı kalması halinde; bu görevliler bazı durumlarda cezalandırılmayarak fiilen kendi kontrollerine tabi kişilerin haklarını ihlal edebileceklerdir. Aynı zamanda işkence ile insanlık dışı veya aşağılayıcı muamelelerin yasal olarak yasaklanması da özel önemine rağmen bütün anlamını kaybedecektir (Nikolova ve Velitchkova v. Bulgaristan, n° 7888/03, § 55, 20 Aralık 2007, Yaşa v. Türkiye, 2 Eylül 1998, § 74, Derleme 1998-VI, Kaya v. Türkiye, 19 Şubat 1998,§ 105, Derleme 1998-I, Velikova v. Bulgaristan, n° 41488/98, § 89, AĐHM 2000-VI, Salman
v. Türkiye [BD], n° 21986/93, § 83, AĐHM 2000-VII, Gül v. Türkiye, n° 22676/93, § 57, 14 Aralık 2000, Kelly ve diğerleri v. Birleşik Krallık, n° 30054/96, § 105, 4 Mayıs 2001 ve Avşar v. Türkiye [BD], n° 25657/94, § 377, AĐHM 2001-VII).

Đhmalkârlık nedeniyle meydana gelen ölüm vakalarına ilişkin davalar hakkındaki yaklaşım farklıdır. Yaşam hakkının ve beden bütünlüğünün ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise, Sözleşme’nin 2. maddesinden ileri gelen, etkili bir yargısal sistem kurma şeklindeki pozitif yükümlülük, her olayda, ceza hukuku yollarının bulunmasını zorunlu kılmamaktadır. Örneğin, sorumlulukların belirlenmesi ve gerektiğinde tazminat ödenmesi gibi uygun olan her türlü hukuki yaptırımın uygulanması amacıyla, söz konusu hukuki sistem ile ilgililere yalnızca hukuk mahkemelerine başvurma imkânı ya da bununla birlikte ceza mahkemelerine başvurma imkânı da sunulduğu takdirde, benzer yükümlülük yerine getirilebilmektedir. Bir başka ifadeyle, ölüm olayının kasten meydana gelmemesi durumunda, hukuki veya idari bir prosedür aracılığıyla tazminat ödenmesi, zararın uygun şekilde telafi edilmesini sağlayabilecektir.

AİHM, öncelikle mevcut olayda, Askeri Yüksek Đdare Mahkemesi tarafından idare personelinin görevlerini yerine getirmesinde ağır ihmallerinin bulunduğunun açıkça kabul edildiğini ve bu ihmallerin başvuranın oğlunun ölümüne yol açtığını gözlemlemektedir. Đdare, kendi personellerinin eğitiminde eksikliklerin bulunması nedeniyle bu ölümden sorumlu tutulmuştur (yukarıda belirtilen 39. paragraf).
54. Mahkeme, öte yandan, Askeri Yüksek Đdare Mahkemesince Volkan’ın ailesine tazminatların ödendiğini saptamaktadır (yukarıda belirtilen 38. paragraf). Mahkeme, mevcut davanın kendine özgü koşulları kapsamında ödenen meblağın Sözleşme’nin 2. maddesi anlamında uygun ve yeterli bir tazmin oluşturduğunu değerlendirmektedir.
55. AĐHM, yukarıda belirtilen hususları dikkate alarak, somut olayda yaşam hakkına verilen zararın uygun şekilde tazmin edildiği ve başvuranın Sözleşme’nin 2. maddesinin ihlali ve 34. maddesi anlamında bundan böyle “mağdur” olduğunu ileri süremeyeceği kanaatine varmıştır.
AĐHM, bu gerekçelerle, oy birliğiyle, Başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

Kararın Türkçe çevirisi http://www.inhak.adalet.gov.tr web adresindedir. Görmek için tıklayınız.
Site Haritası
Site Yöneticisi


Orhan ÇELEN


TEL: 0 542 427 44 72
     

Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam274
Toplam Ziyaret1443777
Saat
Hava Durumu
Sitemize destek verin
Resimli özlü sözler

Üyelik Girişi
HABER BAŞLIKLARI